facebook

sayfamı beğen ;)

30 Aralık 2012 Pazar

Dr. Beckmann Renk Koruyucu Mendiller ile Gökkuşağının Renkleri Sizinle

Eşimin toplantısı, benim kokteylim, kızımın sporu.. Ve karşımda kirli sepeti. İki gömlek bir sweet. biri mavi biri kemik biri de pembe.. bir kaç havlu ve nevresim tek makinayı anca doldurur ama hepsi ayrı renk. Peki hepsi tek makinada yıkanır mı ? Elbette yıkanır! Yaygın alışveriş merkezlerinde bulabileceğiniz Almanyadan ithal Dr.Beckmann renk koruyucu mendiller ile renkleri karışmadan hemde. Dr. Beckmann renk koruyucu mendiller mikro gözenekleri ve ultra emiciliği sayesinde renklilerden ayrılan renk partiküllerini üzerinde toplar ve diğer çamaşırlara geçmesini engeller. Böylece çamaşırlarınız yıkanmadan önceki rengini korur.
Dr. Beckmann renk koruyucu mendiller ile gökkuşağının renkleri sizinle.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

12 Aralık 2012 Çarşamba

kadınsan en fazla ölürsün...

Kadınsan... En fazla ölürsün 

Hiç düşündünüz mü... 
Neden “imdaaat adam öldürüyorlar” diye çığlık atılır?
Veya neden “yetişiiin adam öldürüyorlar” diye bağırıl
ır?

*

Çünkü...
Kadın’sa kimseyi ırgalamaz.
Adam’sa yardıma koşulur!

*

O nedenle, filmlerimizde asla “imdaaat kadın öldürüyorlar” diye bi replik duyamazsınız.

*

Bakın, Gülşah öğretmen mesela... Peşine takılan manyaktan kurtulmak için çırpınmış, savcı’ya gitmiş, polis’e gitmiş, son çare valilik’ten medet ummuş, takma kafana en fazla ölürsün demişler. E öldü tabii.

*

Halbuki, önlem almazsanız, ben bu “adam”ı öldüreceğim deseydi, seferberlik ilan ederler, manyağa yakın koruma verirler, Gülşah da o manyağa verilen yakın koruma sayesinde şu anda yaşıyor olurdu.

*

Uydurmuyorum, örneği var.
Baltayla tehdit edilen, yalvar yakar koruma isteyen, verilmeyen, neticede delik deşik edilerek öldürülen kadıncağızın, göğsünden girip sırtından çıkan 26 santimlik bıçağa “sapı uzun gösteriyor, yoksa öldürücü değil” diye rapor verilirken... Kırk yılda bir “adam”ın biri, eşim beni ısırıyor diye 155’i aradı, kadını gözaltına alana kadar, başına bi şey gelmesin diye “adam”ı karakolda tuttular.

*

Son 10 yılda İstanbul’da şiddetten kurtarılan sadece bi kadın var.
Teyit etmek istiyorsanız, girin internete okuyun... Geçen haziran ayında, çelik yelekli özel harekât polislerinin düzenlediği operasyonla Mecidiyeköy’de bi kadını kurtardılar.
Cama çıkıp “imdaaat adam öldürüyorlar” diye bağırmıştı!
Kuru kuruya “imdaaat” deseydi, zabıta bile dönüp bakmazdı.

*

Bu memlekette...
Kadın’lar adam değildir.

*

Binlerce defa, kadın’ı doğradılar, kadın’ı yaktılar, kadın’ın gırtlağını kestiler şeklindeki nafile manşetleri yazmış biri olarak, iddia ediyorum ki... “Kadın”a şiddet kampanyalarının öznesi yanlıştır. Dövülmüş, ağzı burnu dağılmış kadın fotoğraflarıyla bir yere varılamaz, toplumun ilgisi çekilemez.

*

Eğer gerçekten hassasiyet yaratılmak isteniyorsa... “Koç gibi yiğit”in karısını öldürdüler, “aslan gibi delikanlı”nın annesini kestiler, “adam gibi adam”ın kızını katlettiler sloganlarını kullanmak lazımdır!


YILMAZ ÖZDİL / HÜRRİYET

29 Kasım 2012 Perşembe

Ailenizle Birlikte Alışverişe Bekleriz

Her anne çocuğu için en iyisi olsun ister, onun için en iyisini düşünür.  Çocuğunun mutlu ve sağlıklı olması için çabalayan anneler elbette alışverişte de en iyisini seçecektir. Tabii, babaları da unutmayalım...

Peki, ya anne-baba olmadan öncesi? Annelerin dilinden en iyi anlayan alışveriş kulübü unnado.com, ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!

Türkiye’de tüm anne, baba ve çocuklara özel hizmet veren alışveriş kulübü unnado.com; çocukların mutluluğunu en az anneleri kadar düşünüyor. Hep daha iyisi olsun diye,  çocuklarınızın uykusundan sağlığına kadar tüm ihtiyaçlarını düşünen unnado.com’a  Facebook’tan bağlanabilir, hızlı ve kolay bir şekilde üye olup gönlünüzce alışveriş yapabilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

31 Ekim 2012 Çarşamba

Bu Dünürler Size De Tanıdık Gelecek!

Evli olan herkes, kendi annesiyle eşinin annesinin arasındaki çekişmeyi çok iyi bilir! Alttan alttan laf sokmalar, birbirleriyle rekabet etmeler, gözlerini devirerek imalı bakışlar... Vanish yeni kampanyası için çektiği videoda, dünürlerin bu tip komik atışmalarını çok iyi anlatmış! Yukarıdaki videoda birbirini çekemeyen bu iki dünürü siz de izleyebilirsiniz.

En çok sevdiğim şeylerden biri de, dünürlerin söylediklerinin yanı sıra aklından geçenleri de duyabilmemiz... Birbirleri hakkındaki gerçek düşünceleri, videoya büyük ölçüde mizah katmış. Oyuncuların mimikleri de bir o kadar iyi! Parodi tadındaki bu video çok konuşulacağa benziyor.

Üstelik Vanish’in Facebook hayran sayfasında, bu video ile bağlantılı bir aplikasyon da yer alıyor. http://bit.ly/omurbiterdunurgitmez adresine giderek ileride nasıl bir dünür olacağınızı öğrenebilir, pespembe bir çamaşır makinesi kazanma şansı yakalayabilirsiniz!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Biraz da Gülelim

,




KARDEŞ KISKANÇLIĞINA ÖNERİLER


*Kardeşi doğmadan önce ona anlayabileceği bir dilde aileye yeni bir üyenin geleceği, evdeki ortamın her zamankinden daha heyecanlı ve karışık olabileceği, örneğin eve sık sık misafirlerin gelip gideceği, annen
in hem yorgun olacağı hem de bebekle daha çok vakit geçirmek zorunda kalacağı, çünkü küçük bir bebeğin gereksinimleri olduğu ama aynı şeylerin o doğduğunda da yaşandığı ve her şeyin zamanla tekrar düzene gireceği anlatılabilir. Böylece çocuk psikolojik olarak daha hazırlıklı olacaktır. Bunları anlatmak için son ana kadar beklenmemelidir.
* Öncelikle rahatlayın, çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Büyük çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz çocuğunuzda gergin olacaktır.
*Çocuğa somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek kadar seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi için kardeşle yarışmasına yol açar.
*Hamilelik döneminde babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.
*Anne baba aralarında işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar.
*Anne babanın çocuğa kardeşin doğdu ama senin dünyanda değişen bir şey yok, sana olan sevgimizde bir azalma yok mesajını sadece sözcüklerle değil davranışlarla da iletmelidirler. Bu da ancak çocuğa zaman ayırmaya devam ederek onunla konuşarak, onunla ortak faaliyetlere girerek ve ona sorumluluk vererek olur.
*Kıskanan çocukla mümkün olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Yeni gelen kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden sonra hikaye okuma gibi etkinlikler birden bire son bulmamalıdır. Bu sayede çocuk statü kaybına uğramadığını farkederek özgüvenini yitirmeyecektir.
* Yeni doğan bebeğe aşırı sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten hemen sonra panik içinde çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre kapılmasına neden olacaktır.
*En iyi niyetli misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, "Kardeşin doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi sözler söylememeleri konusunda uyarmak işe yarayacaktır.
* Bebek için söylenen "Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun size olan güvenini zedeleyecektir.
*Bebeğe sürekli "bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. · Bebeğe "benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve "Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.
*Aşırı kaygı içeren tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük hatalardan biri olacaktır.
*Kıskanmasın diye çocuğa aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Örn: Önceden yalnız yatan çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir.
*Bebeğe zarar vermesine izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır.
*Çocuk kardeşinin canını yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir) uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip vermediklerini kavrayamazlar.)
* Bebekle ile ilgili işlerde çocuktan yardım istenebilir. Örneğin bebeğe isim seçme, biberonunun soğutulması, oyuncak ya da giysi seçimi, bebek odasının düzenlenmesi gibi konularda büyük çocuğun katılımı sağlanabilir.
*Kardeşe yönelik olumsuz duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışın; "Anne, hep bebekle ilgileniyorsun." "Hiç de değil, daha biraz önce sana kitap okumadım mı?" demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman ayırmam pek hoşuna gitmiyor." diyerek "Hayır, hiç hoşuma gitmiyor." diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz.
*Kardeşler arasındaki karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir. Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi hissetmesi sağlanabilir.
*Kardeşiyle ilgili karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.
*Kardeşini sevmek zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.
*Bebeğin gelişiyle birlikte 4-5 yaşlarındaki çocuğu ana okuluna göndermek doğru değildir. Bu durum kardeş kıskançlığını körüklediği gibi çocukta okul sendromunun gelişmesine ve çocuğun içine kapanık ya da saldırgan olmasına yol açabilir.
*Sevginizin eşit olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak, sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.
*Eşit zaman ayırmaya çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğunu dolayısıyla daha çok ilgiye ihtiyacı olduğunu belirtilmelidir .
*Her şeyin eşit olmasına değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun "Ahmet'lere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil" şeklinde gösterdiği tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve ona vurduğun için Ahmet'lere sadece ağbin gidebilir" biçiminde bir yaklaşım uygun olabilir.
*Kardeşinin giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği şeyler konusunda onu zorlanmamalıdır. Kendine ait sevdiği bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu üzebilir ve kıskançlığını arttırabilir.
*Ailenin bütün olduğu duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer verilmelidir.
*Anne-baba çocukla mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem verilen bir kişi olarak hissedecektir.
*Kardeşler arasında kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil, yakınlaştıracak ortamlar yaratın.
* Çocukların kavgalarında hakem rolünü almayın. Ana babalar çocukların tartışmalarına katıldıkları zaman çocukların her biri ana babasının diğerinin tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da rekabetin yoğunlaşmasına yol açar. Büyük kardeş anababanın koruyucu desteğini sağlayabilen küçük kardeşten nefret eder. Anababa ne kadar yansız olmaya çalışsa da işe yaramaz bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını kendileri çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda ana babanın araya girmemesi sorunun çözümünü kolaylaştırır.
*Dikkatinizi hemen, sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi "mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek gerekir.
* Kim başlattı sorusunu sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde katlanmaları sağlanmalıdır.
* Çocukların kavga etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar kavga ettikçe deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir yada iyi geçinme kuralları koyulabilir. Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri zaman sonucun ne olacağını bilirler. (İyi geçinirseniz ev kuralları dahilinde istediğinizi yapabilirsiniz. Kavgayı kim başlatırsa başlatsın önemli değil. Ya iyi geçineceksiniz yada lunaparka gitmeyeceksiniz.) Kuralı bozanlara ders vermek amacıyla bir iş vermek hem onların yanlış yaptıkları bir olayı düzeltmelerini hem de olumlu bir davranışta bulunmalarını sağlayabilir.
*Kardeş çatışmasına engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü iki yada daha çok çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır. Kardeş kavgasına neden olan zaman ve ilgi konusu ortadan kaldırılamayacağına göre çocuklara kavga etmeyin demek çok etkili değildir. Bunun yerine çocuklar iyi geçinme konusunda yüreklendirilmelidir. Ne kadar iyi anlaşıyorsunuz gibi cümleler çocuğu yüreklendirir ve sizin övgünüzün hakkını vermeye yönlendirir. Ayrıca çocuğun daha çok küçükken paylaşmayı öğrenmeye başlaması kardeşi olduğunda çok fazla bocalamasını engelleyecek, paylaşamamaktan doğan çatışmaları azaltacaktır.
* Kardeşler arasındaki kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerini açıklar.

Karı Koca Olmak...

Ne zaman eşinizle bir sorun yaşarsanız avucunuza bakın....
Sorunların olabilirliğini kabul ederseniz Çözümlerinizde hemen elinizin altında, avucunuzun içinde.... sevildiğinizden ve sevdiğinizden şüpheye düşerseniz avucunuzu açıp parmaklarınızı sayın.

Baş parmağınıza bakın önce. Size en yakın olan parmağınız. Diğer dört parmağın hareketlerini anlamlı kılan o. Gerektiğinde her parmağın yanında hazı
r oluyor, yardımına koşuyor. Vazgeçebilir misiniz başparmağınızdan?

Peki ya eşinizden? Size en yakın o iken kesip atabilir misiniz onu hayatınızdan? Her halinizde hemen yanı başınızda olmuşken ve olmaya hazırken, gözden çıkarır mısınız eşinizi?

Hayatınızda başka her şey onun yakınlığı ile sevimli geliyor değil mi size? Bütün akrabalarınızla ilişkilerinizi eşinizin yakınlığı anlamlı kılıyor değil mi?

Şimdi de işaret parmağınıza bakın. Güzel bir şey görseniz hemen onu uzatırsınız. Beğendiklerinizi gösterirsiniz onunla. Doğru olanı onunla işaret edersiniz.

Eşinizi de onca insan arasından parmakla gösterilir bulmuyor musunuz? İlk gördüğünüzde, ilk sevdiğinizde, yüreğiniz ilk ısındığında, kalbiniz tıpkı işaret parmağınız gibi onu göstermişti size. Şimdi nasıl yalancı çıkarırsınız kalbinizin işaretini?

Nasıl güvenmezsiniz kalbinizin seçimine? Hem sonra işaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu güzel şeyler yaşamadınız mı onunla? İşaret parmağınızın göstermeye değer bulduğu doğruları paylaşmadınız mı onunla?

Şimdi kesip atacak mısınız işaret parmağınızın size gösterdiğini? Elinizin tersiyle itecek misiniz kalbinizin işaret ettiğini?
Orta parmağınıza bakın şimdi. En uzunu o parmaklarınızın arasında. Yüksekte duruyor. Hepsinden öteye uzanıyor.

Vazgeçebilir misiniz orta parmağınızdan? Hepsinden uzun diye lüzumsuz görürü müsünüz onu?

Peki ya eşiniz? Bütün kadınlar yada erkekler arasında kalbinizin sırlarına aşina olacak kadar farklı değil mi o? Bütün kadınlar ve erkekler arasından sizin için özel olarak sıyrılıp gelmiş değil mi? O sizin için en yüksek konumda değil mi?

Sizi başka bütün erkekler ve kadınların üzerinde tutmadı mı? Vazgeçebilir misiniz ondan şimdi? Onu herhangi bir kadın yada erkek gibi görebilir misiniz?

Şimdi de yüzük parmağınıza bakın. Parmağınızı ne zamandır çevreleyen o altın yada gümüş halkayı ilk taktığınız günü düşünün. Ne kadar heyecanlıydınız değil mi? Hayatınızın kadınını yada erkeğini bulduğunuz o günü yeniden yaşayın.

Tekrar bakın eşinizin gözlerinin içine. Onu kendinize biricik yapan sırrı yeniden hissedin. Eşinizin sırf size razı olması onu sizin için biricik yapmaya değmiyor mu? Şimdi yüzük parmağınızı atabilir misiniz elinizden?

Ve son olarak serçe parmağınıza bakın. Ne kadar da incecik ve zayıf değil mi? Eşinizin kalbi gibi. Size sırlarını açmış, sizin sırlarınız paylaşmış bir kalp sizin için süslenip bezenmiş paha biçilmez bir ayine gibidir. Bakınca kendinizi gördüğünüz bu ayna, öylesine kırılgandır ki, sizden gelecek küçük bir fiske parçalayıp köreltebilir onu.

Özellikle size karşı savunmasızdır ve özellikle sizden gelecek darbeler onu en hassas yerlerinden çatlatabilir. Başkası karşısında bu kadar kırılgan değildir eşiniz. Tıpkı serçe parmağınız gibi... şimdi dilerseniz vazgeçin serçe parmağınızdan. Nasılsa ince ve zayıf diye koparıp atın onu elinizden.

Hiç olur mu?

( SENAİ DEMİRCİ )








Çok etkilendim hemde çoookkk

28 Ekim 2012 Pazar

Hamilelikte Sigara Bungee Jumpingden Tehlikeli

Hamilelikte Sigara Bungee Jumpingden Tehlikeli

Hamilelikte sigara içilmesi halinde, sakat doğumların meydana gelebileceğine dikkati çeken Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Çocuklarının yanında sigara içen ailelere sesleniyorum; gözünüz gibi baktığınız bir varlığı, 4 bin kimyasal maddeye maruz bırakıyorsunuz, bu da affedilir birşey değil. Bunun hiçbir hafifletici sebebi yok. Çocuğunuzun hayatı boyunca taşıyacağı bir yükle, kronik bir hastalıkla doğmasına neden oluyorsunuz. Toplumumuzun, çocukların yanında sigara içilmesinin ne kadar anormal bir durum olduğunun farkına varması lazım. Abartılı bir örnek gibi gelebilir ama, hamile bir kadın bungee jumping (ayaklarından bağlı elastik halatla yüksekten atlama) yapmayı düşünür mü, elbette hayır. Sigara içmenin de aynı derecede uygunsuz olduğunu anlaması gerekiyor. İkisi de eşit derecede riskli, hatta emin olun, sigara içmek daha riskli.”

Televizyonun bebek gelişimine etkileri


Televizyonda bebek kanalları da açık olsa, eğitici dvd’ler de oynasa, bebeğin dil ve zeka gelişimi bu durumdan zarar görür.Günümüzde pek çok anne baba, bebekler için eğitici olduğu iddia edilen bebek kanallarını ve “Baby Einstein” ya da “Brainy Baby (Akıllı Bebek)” gibi dvd setlerini çocuklarına seyrettirmekte ve bunlardan gelişimsel fayda beklemektedir. Amer
ika’da 6-12 aylık her 3 bebekten 1’ine en az 1 ‘Baby Einstein’ dvd’si alındığı bilinmektedir. Ülkemizdeki kesin rakamlar bilinmese de bebekleri TV’ye maruz bırakmanın oldukça yaygın olduğu gözlemlenmektedir. Maalesef ki bu içerikler eğitici bir kazanım sağlamadığı gibi erken yaşlarda dil ve zeka gelişime ciddi zararlar vermektedir.

Televizyon ve çocuk gelişimi ile ilgili yapılmış araştırmalar
TV’nin bebek gelişimini nasıl etkilediği konusunda yapılan araştırmalar TV’nin sakıncalarını net şekilde ortaya koymuştur. Örneğin, 2007 yılında Journal of Developmental Psychology’de yayınlanan bir çalışmaya göre, 8-16 aylık dönemde bir bebeğin TV seyrettiği her saat başına 3 yaşındaki dil becerisinin 6-8 kelime daha geri olduğu gösterilmiştir. Ayrıca TV’ye maruz kalan 12-36 aylık çocukların hafıza, dikkat ve odaklanma becerisi bakımından TV’yle tanışmayan çocuklara göre dezavantajlı olduğu bulunmuştur. The Archives of Pediatrics dergisinde 2010 yılında yayınlanan bir çalışmada ise haftada birkaç kez dvd izleyen ve hiç izlemeyen çocuklar karşılaştırılmıştır. Bu çalışma ise, ne kadar erken yaşta dvd izlemeye başlanırsa ilerleyen dönemde kelime hazinesinin o denli geri kaldığını göstermiştir. Bu araştırma sonuçları doğrultusunda Amerika’da “The Baby Einstein Company” e açılan davada, şirket dvd’lerin çocuk gelişimine katkı sağlamadığını kabul etmiş ve müşterilerine para iadesi yapmıştır.

Televizyonun çocuğun zeka gelişimine olumsuz etkileri
Yaşamın ilk yıllarında dil ve zeka gelişimi çok hızlıdır. Araştırmalara göre beyin gelişiminin %70’i yaşamın ilk yılında %90’i ise ilk 5 yılda tamamlamaktadır. TV ise beynin gelişim mekanizmasına aykırı prensiplerle çalışır. Bir bebeğin görsel olarak derinlik, boyut, perspektif farklılıklarını anlaması beyin gelişimi adına attığı en önemli adımdır. Oysa ki TV’deki görüntüler bebeklerin boyut farklılıklarını anlamasına yardım etmez: iki boyutlu bir çizim ile üç boyutlu gerçek bir nesne arasındaki farkı bebekler TV’den öğrenemezler. TV’de derinlik yoktur: bebekler TV’de hangi nesnenin daha uzak hangisinin daha yakın olduğuna karar veremez. Erken yıllarda tamamlanan diğer önemli bir beyin gelişimi aşaması da, nesnelere farklı açılardan bakınca onları farklı şekillerde göreceğimiz bilgisidir. Oysa ki TV’deki görüntülere hangi açıdan bakarsak bakalım aynı şeyi görürüz. Yetişkin beyin TV’deki bu yanılsamayı ayırt edebilir ama bebek beyni yanılır. Hatta bebekler TV ekranında gördükleri şeyleri ayrı ayrı figürler olarak değil bir bütün olarak algılarlar. O sebeple de figürleri takip edip izlemek yerine, ekranın tamamına adeta hipnotik bir etkiyle ve boş gözlerle dalıp giderler.

Televizyonun çocuğun dil gelişimine olumsuz etkileri
Çocuklarda dil gelişiminin nasıl ortaya çıktığını öğrendiğimizde TV’nin sadece zeka gelişimini değil dil becerilerini de neden olumsuz etkilediğini kolayca anlarız. Erken yıllarda dil gelişimi yüz ifadesi, ses tonu, işaret gibi pek çok sosyal ipucuna bağlıdır. Çocuklar kelimelerin anlamlarını söylediklerimizden çok nereye baktığımız, nasıl bir ses tonuyla söylediğimiz, neye işaret ettiğimizi gibi sosyal ipuçlarından yola çıkarak çözerler. Ayrıca çocuklar için dili öğrenmenin en iyi yolu, konuşmanın tanıdık bir kişi tarafından ve kendisiyle soru-cevap gibi karşılıklı olarak yapılması durumudur. TV’de ise bu sosyal ipuçları ve karşılıklı etkileşimden eser yoktur. O sebeple, çocuklar TV izleyerek dil öğrenemezler.

Çocuk ne zaman televizyon izlemeli?
Bu bilgiler doğrultusunda, çocuğunuzu 2 yaşın altında ekrandan kesinlikle uzak tutmanızı tavsiye ederim. Siz yokken çocuğunuzla ilgilenen bakıcı, büyükanne gibi kişileri de TV’nin gelişimsel sakıncaları konusunda bilgilendirin. Düşük sosyo-ekonomik koşul ve eğitim düzeyinden gelen kişiler, TV’nin gün boyunca açık olmasını normal ve doğru görebilmektedir. Özellikle ülkemizde, bakıcıların çocukları TV’nin karşısına oturtup günün büyük kısmını bu şekilde geçirdikleri bilinmektedir. Benim tavsiyem yaşamın ilk yıllarında mümkün olduğunca çocukla birebir zaman geçirmeye, karşılıklı etkileşim ve oyunlara, özellikle de resimli kitaplara, öncelik vermeniz olacaktır. TV’yi 2-3 yaşından sonra çocuğunuzla birlikte seyretmek koşuluyla günde yarım saati geçmeyecek şekilde çocuğunuzun yaşamına sokabilirsiniz. Yaşamın ilk yıllarında çocuğunuzun gelişimine yapacağınız yatırım geri dönüşü en yüksek ve en değerli katkıdır. Bu verimli dönemi TV ile boşa harcamayın. Yaşamın ilk yıllarındaki gelişimi destekleyici ebeveynlik yaklaşımları, beyin geliştiren oyun fikirleri ve diğer sorularınız konusunda uzmanlara başvurup profesyonel destek almaktan çekinmeyin. 

Bayram Yolculuğu

bayram bayram dedik işte oda bitti tatlıydı, temizlikti ,yemekti, kurbandı derken bayramın son günü...hee birde anneme gitmemde cabası ılk defa oğlumla otobüs yolculuğu yaptık ve ben durur mu yolda huysuzluk yaparmı diye düşünürken bütün yol boyunca oğluma hayret ederek gittim.çünkü oğlum bütün yol boyunca kucagımda hiç kıpırdamadan oturdu :)oysaki ya durmazsa diye bütün çantam oyuncak ve atıştırmalıklarla doluydu ...galiba ben gözümde büyütmüşüm olayı ...aslında istanbul kocaeli arası okadar uzak değil ama nebileyim kucakta oturmayan bır cocuk olduğu için bende hep korku olmuştu fakat düşündüğüm gibi değilmiş ve oğlum her çocuk gibi yolculuğu seviyormuş:)bu sayede oğlumun ilk bayram yolculuğu başlamış oldu ve böylede devam edecek uslu durursa:)tabı annesıde bu sayede gezmıiş olacak:):):):)

23 Ekim 2012 Salı

ANNE OLUNCA HAYATINIZDA OLAN 24 DEĞİŞİKLİK :)

ANNE OLUNCA HAYATINIZDA OLAN 24 DEĞİŞİKLİK :)

Acaba anne olunca insanın hayatınızda neler değişiyor? Şüphesiz ki cevabınız ”çok şey” olacaktır. İşte, bu ”çokları” maddelendirildi veee o uzun liste ;)

1) Artık çiçek koklamamaya başlarsınız. Bunun yerine bebeğinizi koklamaya başlarsınız,
2) Hiçbir şeyden korkmadığınızı düşündüğünüz anda yepyeni korkuların sahibi olmaya başlarsınız,
3) Nihayet kend
i vücudunuza saygı göstermeye başlarsınız,
4) Anne-babanıza daha fazla saygı göstermeye başlarsınız,
5) Bebeğinizin ağrılarının, sizin kendi ağrılarınızdan daha yaralayıcı olduğunu hissedersiniz,
6) Kalbinizin daha kolay kırıldığını görmeye başlarsınız,
7) Hayatınızın yeni anlamını günde ”bir milyon kez” düşündüğünüz olur,
8 ) Her yeni günün size yeni bir sürpriz getirebileceğini görürsünüz,
9) Aynaya bakarken kendinize değil de, kucağınızdaki mucizeye baktığınızı farkedersiniz,
10) Sabahın erken saatleri olduğunu da keşfedersiniz(!),
11) İşlere nasıl yetiştiğinize kendiniz dahi şaşırıp kalırsınız,
12) Cumartesi akşamı saat 21.00′de de uykuya dalınabileceğini öğrenirsiniz,
13) İşlerinizi saate göre değil, bebeğinizin programına göre ayarlamaya başlarsınız,
14) İşe geç kalacağınızı bilseniz de küçücük bir öpücük için zaman harcarsınız,
15) Dünyayı değiştirme istekliliğinizdeki güce, inanamazsınız,
16) Göğüslerinizin asıl anlamının ne olduğunu en sonunda anlarsınız,
17) Çocuğunuza baktıkça ”ne büyük iş başarıyorum, Allahım” diye haykırmak istersiniz,
18) Bebeğinize daha iyi bakmak için kendinize daha iyi baktığınızı görürsünüz (Emziren annelerin kocaman bir helva tabakasını mideye bir seferde indirmeleri gibi!)
19) Sorumluluklarınızın artışına şaşırırsınız,
20) Günlerce uykusuz da yaşayabildiğinizi öğrenirsiniz,
21) Her şeye bir de çocukların gözüyle bakmaya başlarsınız, örneğin balonların ne kadar eğlenceli olabileceğini yeniden anlarsınız,
22) Çocuğunuz, göğsünüzde uyuyunca çift değil, tek bir yürek sesi duyarsınız,
23) İçgüdünün ne olduğunu anlarsınız,
24) Sevginin aslında sınırı olmadığını öğrenirsiniz..

doğum günü

oğlum 1 yaşında artıkkk:)

27 Eylül 2012 Perşembe

İncilerimiz Çıktı

sonunda incilerimiz çıkalı tam 12 gun oldu ve ben 12 gündür fırsat bulupta yazılarımı hayata geçiremedim:(
 peş peşi ardına gelen tam iki diş ...ve şuanda okadar güzel duruyorlar ki anlatamam sanki oğlumun o güzel yüzüne ayrı bir güzellik kattılar heee tabi bu dişlerin kötü bir yanıda annesinin üzerinde dişlerinin keskinliğini denemesi:)ay o dişler nekadar insanın canını acıtıyormuş valla iyi bir incelemeler sonucu yeni  çıkan dişler tırtıklı oluyormuş ve jilet gibi ufak bir ısırkta kos kocaman bir delik oluşuyor insanın elinde kolunda ben bunları yaşayarak öğrendim önceden aman diş çıksın laylaylom yaparken şmdi arben nasıl ısırmasın nasıl bu huydan vazgeçsin diye kara kara düşünür oldum...
   emziriyordum ve çok büyük bir acıyla bır anda çığlık attım istemeyerek oğlumda sağolsun bu durumu eglence yaparak kıkır kıkır gülmeye başladı şimdi cırlamıyorum fakat herseferınde oyun yapmak istiyor ve ben hayır annecim öyle ısırılmaz hıııı yapma desemde hala ısırmaya devam ediyor hatta bazen okadar canımın acımasına ragmen hıc sesımı cıkartmıyorum ve ben sesımı cıkartmadığım zaman inatla daha cok ısırıyor artık gözümden yaş geliyor  o sekil canım acıyor :)ama yok yok yok oglum bu huydan vazgecmıyor en sonunda ısırdıgında cektım agzından memeyı ve oglumu karsıma oturttum annecım bu memeyı ısırırsan bırdaha sana meme veremem sende meme emmek yerıne emzıkle oturursun dıyınce ısırmayı azda olsa bıraktı ...her meme ısırmaya yoneldıgınde memeyı bırakmak zorunda kalırsın dıyorum ve ısırmayı bırakıyor galıba yavas yavas bu huydan vazgecırttırecem gercı dogrumu yanlısmı yapıyorum bılmıyorum fakat en azından eskısı kadar ısırmıyor artık ...
hayır kelımesını cok ıyı bılıyor fakat hayır dedıgımde ben sankı hıc sesımı cıkartmıyormusum gıbı davranıyor ve yapıcagını yapıyor ama eşim hayır hıı yaptıgında oturup ağlıyor nassıl başa cıkıcam bilmiyorum daha 11 aylığız ve kendı kararlarını kendı veren bir çocuk oldu benim bu oğlanla başım dertte:)daha çok işim vaaaarrr çoookkk:)

3 Eylül 2012 Pazartesi

Bebeklerde Gaz sancısı /kusmalar

bebeklerde Gaz sancıları/kusmalar

Yenidoğan bir bebeğin ailesini, ilk 1-2 ay, bazen de ne yazık ki 3-4 ay süreyle en çok üzen ve yoran sorun nedir derseniz, benim ilk aklıma gelen gaz sancıları olmaktadır.
 O yüzden bu konuyu biraz daha ayrıntılı olarak irdelemek istiyorum.

Bebeklerin mide kapağı ilk 2-3 ay çok iyi çalışmaz. Bu nedenle beslenme sonrası hemen yatırılması, hele de yatırılıp kaldırılması, altını değiştirmek veya giydirmek-soymak amacıyla evirilip çevrilmesi bebeğin midesinin bulanmasına, sütün köpürerek daha çok gaz yapmasına, daha da önemlisi sütün, kapağı açık bir şişeden döküldüğü gibi geri gelmesine neden olur. Bebeğinizin 2-3 dakikada sesli gaz çıkarmasına aldanmayınız. Bu yüzden “beslenme sonrası bebeğinizi lütfen 15-20 dakika süreyle dik ve hareketsiz bir pozisyonda tutunuz”

Tüm bu önlemlere rağmen bebeğinizde ayaklarını karnına çekme, devamlı ağlama, ıkınma-kızarma-huzursuzluk gibi şikayetler oluyorsa, bunlar genellikle gaz sancılarıdır. Bu durumda doktorunuzun önereceği bir ağrı kesici fitil ve gaz damlası gibi ilaçları kullanmanız faydalı olabilir. Ağrı kesici fitiller ileride ateş ve aşı reaksiyonlarında da işinize yarayacak ilaçlardır.

Gaz sancıları olduktan sonra bebeği kandıracak bazı önlemler:

1. Karına sıcak havlu koymak ve masaj yapmak

2. Ilık duş aldırmak

3. Araba ile gezmeye çıkarmak(en iyi yöntemlerden biri)

4. Bu imkanınız yoksa, evde elektrik süpürgesi-saç kurutma makinesi veya aspiratör

gibi gürültü çıkran motorlu bir aleti bebeğinizin yanında çalıştırmak dikkatini

dağıtarak rahatlamasını sağlayabilir.

Ancak tüm bunlara rağmen bu ağlamalar artık hayatınızı kabusa çeviren bir hal alıyorsa, doktorunuzun önereceği bazı basit tahlillerin yapılması gerekebilir. Çünkü gaz sancısı sanılan bu durum bazen bazı rahatsızlıkların da habercisi olabili

Yalancı kabızlık



Yalancı kabızlık

İlk 1-2 aydan sonra bebeklerin çoğunda bu sorunu görüyoruz. Aslında kaka sert değil halen sulu ancak bebek biriktirip 3-6 günde bir toptan bu kakayı zorlanarak çıkarır. Ben bu tür bebeklere baba
ve çevre dostu diyorum, çünkü daha az bez tüketiyorlar. Nedeni bebeğin küçük güçsüz, bir de yatarak kaka yapmak zorunda oluşudur. Karın kasları zayıf, bu zorlanmalar ondan oluyor.

Sonuç olarak aslında bu bir sorun da değil çoğu zaman geçici bir durum genelde 5-6 ayda bebeğin daha büyüyüp güçlenmesi ve hareketlenmesiyle, özellikle de ek gıdalara başlamayla geçer. O yüzden zaten sulu olan bu kaka için dışkı kıvamını yumuşatıcı şuruplar vermek çok anlamsız ve gereksiz. Bazen barsak hareketlerini düzenleyici şuruplardan yardım alınabilir. Kremle kayganlaştırılmış bir kulak temizleme çuıbuğu ile makata uyarı vermek , kaka yapacağını hissettiğiniz zaman bebeği ense-omuzlardan destekleyerek yarı oturur pozisyona getirip masaj yapmanız genellikle yeter. 5-6 günden önce fitile başvurmayın. Hele de sonunda yaptığı kaka sulu ise hiç endişelenmeyin.

19 Ağustos 2012 Pazar

Bugün Bayram

evet bugün bayram ve benim oğlumun ikinci bayramı yada ilk bilinçli bayramıda diyebilirim:)arefe gününden yıkandık ve bayrama tertemiz bir şekilde hazırlandık ...sabah erkenden kalkıp dedeyle babaneye gidip bayram yemeğimizi yemek için alt kata indik derken büyük hala ve enişteyide bekledik ve sonunda beklenen misafirlerimiz geldi ve bayram masasına oturduk ...ilk basta ne olduğumuzu şaşırdık tabiki bir anda bir sürü insanın ilgi odağıydık ve gülücükler atmaya başladık daha sonra bu ilgiden bunalıp anneye kaçma çalışmalarımız başladı çünkü kucaktan kucağa dolaşıp her kucağına alan bir güzel mıncıklayınca sıkılmaya başlayan oğlum sonunda bastı çığlığı :)ama öyle böyle değil o çığlığı duymanız lazım o an konuşabilse anne beni kurtar bunların elinden dercesine bir çığlıktı zaten sonunda olan oldu ve benım üstümü başımı çekelemeye başlayınca anladıkkı bız sıkıldık:)ne yaptıysam olmadı yere emeklemen için koyduğumda dönüp dolaşıp ayakalrımı çekelemen anne gel demen bellı edıyordu.  kucagıma aldıgımdada burnumu ısırman saçlarımı yolman da cabası anlıcagınız benım oglum artık evını ıstıyordu ve ızın ıstedık eve cıktık aman bır mutluyuz görmeye değer yalnız benım oğlum evınden baska bır yerde mutlu ve ozgur olamıyor ...gerçi diş krizinin vermiş oldugu huzursuzluk da apayrı bır durum ama neyaptıysam o diş çıkmadı ve çocuğumu günden güne yedi bitirdi ateş ishal ve mızmızlık bir süre daha idare edicek herhalde:(ılk bayramımız böyle geçti yemek burnumuzdan geldi oturup ınsanlarla doğru düzgün muhabbet edemedim ama olsun oğlum yanımda mutluyum huzurluyum eşimi çok seviyorum bunlar yeter bana:)

12 Ağustos 2012 Pazar

Gizli tehlike: Hipertansiyon



Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Özcan, halk arasında 'Çocuklarda hipertansiyon hiç olmayacakmış' gibi yanlış bir algının olduğunu söyledi.

Uzm. Dr. Özcan, özellikle 25-30 yaş genç erkeklerde görülen böbrek yetmezliği vebeyin kanaması ölümlerin en önemli sebebinin çocukluk çağında tespit edilemeyen ve sebebi bilinmeyen hipertansiyon olduğunu kaydetti. 
Çocukların tansiyonunun ölçülmesi gerektiğini belirten Dr. Özcan, periyodik takibi yapılan çocukların tansiyonlarının da belirli zaman dilimlerinde ölçülmesini tavsiye etti. 

Halk arasında 'Çocuklarda yüksek tansiyon hiç yokmuş' gibi yanlış bir algı olduğunu kaydeden Dörtçelik Çocuk Hastanesi Başhekimi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. İsmail Özcan, bir yaşındaki çocukların bile tansiyonlarının belirli aralıklarla ölçülmesinde büyük yarar olduğunu vurguladı. 

Uzm. Dr. Özcan şunları kaydetti: 

"Ebeveyenler unutmasınlar ki; çocuklarda da sık olmasa bile hipertansiyon görülebilir. Maalesef halk arasında sanki çocuklarda hiç yüksek tansiyon olmayacakmış gibi yanlış bir algılama var. Pekala çocuk yaşlarda da hipertansiyon görülebilir. Çocuk muayeneye gittiğinde tansiyon ölçümü yapılmalı. Genç yaşta ölümlere karşı çocukluk çağında kan basıncı takibinin önemini bilelim. Erişkinlerdeki nedeni bilinmeyen hipertansiyon 6 yaşından itibaren başlamaktadır. 1 -5 yaş arasında daha çok böbrek hastalıklarına ve endokrin hastalıklarına bağlı hipertansiyon var. Gizli kalmış bir böbrek hastası hipertansiyonla karşımıza çıkıyor. Çocukluk yaşlarda bu tespit edilemediği için atlanıyor. Toplumda çocuklarda hipertansiyonkabul edilen bir şey değil. Pek çok kişi 'çocukta tansiyon olmaz' diyor, 'çocuğun tansiyonu ölçülmez' diye düşünüyor. Anne babaların bu konuda bilgili, bilinçli olması gerekir. Bir yetişkin gittiği doktoru anlatırken, 'Bir tansiyonumu bile ölçmedi' diyerek olumsuz değerlendirebiliyor, ama çocuklarının tansiyonunu ölçtürmek aklına gelmiyor. Çocukların 1 -3 yaşında en az yılda bir kez, 3 yaşından sonra da iki kez tansiyonları ölçülmeli."

Hamile bulantısına karşı tuhaf öneri




ABD’li Psikoloji Profesörü Gordon Gallup, hamile kadınlarda görülen sabah bulantılarının azaltılması için sıra dışı bir çözüm önerisinde bulundu.

Albany Üniversitesi’nde görevli Gallup, sabah bulantılarının temel nedeninin kadın vücudunun partnerlerinin spermlerine karşı verdiği tepki olduğunu, bu nedenle de kadınların kendilerini hamile bırakan kişilerin spermlerine karşı toleranslarını artırabilmek için, eşlerine oral seks yapmaları gerektiğini savundu.

Hamile kadınların daha sağlıklı kalmak için partnerleriyle seks yapmaktan kaçınmamaları gerektiğini belirten Gallup, oral seks yoluyla sindirim sistemine giren spermlerin, kadınların sabah bulantıları yaşamalarının önüne geçeceğini iddia etti. Gallup, 2002 yılında yayınladığı bir makalede de spermin antidepresan özelliği taşıdığını öne sürmüştü.

Bebeğinizin dilinden ne kadar anlıyorsunuz?

İngiliz vücut dili uzmanı Vivien Sabel, piyasaya çıkardığı yeni kitabında bebeklerin mimikleriyle aslında aç olup olmadığını, o an ne hissettiğini karşısındaki gösterdiğini ifade etti.

Anne ve babaların bu mimiklere dikkat etmesi gerektiğini söyleyen Sabel, böylece bebekhuzursuz olmadan önce ebeveynlerinbebeklerinin mimikleri vasıtasıyla ne istediğini anlayabileceklerini dile getirdi.

Anne-babalar dikkat! Çocuk kıyafetlerindeki bazı detaylar, ölümcül risk haline gelebiliyor...

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bağlıTüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü, çocuk kıyafetlerindeki ölümcül risklere dikkat çekti. 

Genel Müdürlük tarafından hazırlanan rehberde, çocuk giysilerindeki kordon ve büzme iplerinin ölümle sonuçlanan kazalara neden olabildiği ve bu iplerin kaydırak, bisiklet ve otobüs kapıları gibi araçlara takılarak risk yarattığı belirtildi.

Tüy, pelerin ve tüllerin de ciddi alevlenme riski taşıdığı vurgulanırken, çocukların ilgisini çeken çizgi film kahramanlarının resimlerinden oluşan plastik baskılı ürünlerin de kimyasal risk taşıyabileceği uyarısında bulunuldu

5 Ağustos 2012 Pazar

Bebek Bakımına Dikkat


Yeni doğan bebeğin cildi yumuşak ve hassastır. Bebeğinizi, bebek küvetinde 36,5 – 37 derece su ile temizlemelisiniz. Bebeğin göbekbağının ıslanmamasına dikkat etmesiniz.Uygun cilt bakımı ve banyo bebeğinizin cilt sağlığını sürdürmesine yardımcı olacaktır.
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasibe Özkara, “Halk arasında bilinenin aksine çoğu bebeğin gün aşırı banyo yapmaya ihtiyacı yoktur. Bez değiştirme ile birlikte, beslenmesinden sonra ağzını ve burnunu silmek yeterlidir. Ancak ağzını, çene bölgelerini sabunsuz ve yumuşak bir bezle silmeniz gerekecektir. Haftada 2 veya 3 kez banyo yeterlidir. Banyo, günün istenilen saatinde yaptırılabilir. Beslenmeden önce yaptırılan banyo genellikle daha çok işe yarar. Birçok aile, uyku saatine hazırlık amacıyla bebeklerinin banyolarını akşamüstü yaptırmayı tercih ederler. Başlangıçta silerek bebeğin temizlenmesi tercih edilmelidir. Bebeği enfeksiyonlardan korumak için göbek bağı düşünce ve eğer yapıldıysa erkek bebeğin sünneti iyileşince bir bebek küveti içinde banyo yaptırılabilir.”kadinca.net
Yeni doğan bebeğin banyosu için hangi malzemeler gerekli?
Temiz bir bebek küveti
İnce havlular veya sünger tarzda banyo minderi
Yumuşak bir bez veya yıkama süngeri
Bebek şampuanı ve bebek sabunu
Yumuşak bebek havlusu
Temiz bez ve giysiler
Bebeğinize nasıl banyo yaptırılmalısınız?
Özkara, “Odanın uygun sıcaklıkta olduğundan emin olun. Banyo süresince kullanılacak olan malzemeleri bir araya toplayın. Eğer unutulmuş bişey olursa asla bebeğinizi yalnız bırakmayın. Bebeği bir havluya sarın ve onu da yanınızda götürün. Temiz bir bebek küvetine ılık su koyun (suyun sıcaklığı 36.5 – 37 derece olmalı veya el bileğinize damlattığınızda yakmayacak ısıda olmalı). Bebeği banyo minderinin veya yüzeydeki ince havluların üzerine yerleştirin. Bebeğin yüzü ile başlayın, her iki gözünü de ıslatılmış temiz pamuk toplarını kullanarak silin, burun köprüsünden başlayın sonra gözün köşesinden dışa doğru silin. Yüzünün geri kalanını yumuşak ve nemli bir bezle sabunsuz olarak yıkayın. Kulağın dışta kalan kıvrımlarını yumuşak bezle temizleyin. Bir beze bir miktar bebek sabunu ekleyin ve bebeğin boynundan aşağıya doğru nazikçe silin. Temiz bir ıslak bezle durulayın. Göbek bağının ıslanmadığından emin olun. Son olarak, şampuan ile başını yıkayın suyla durulayın bebeğin yüzüne su gelmemesine dikkat edin. Bebeği sırtından kolunuzla sıkıca tutup dirseğinizle ve elinizle boynunu destekleyin, başını su ile yıkamak için yüksek bir musluk kullanabilirsiniz. Çoğu bebek banyo sırasında kollarına ve bacaklarına nazikçe masaj yapılmasından hoşlanırlar. Bebeğin banyoyu sevmesini istiyorsanız buna özen göstermelisiniz. Doktorunuz tarafından önerilen kordon bakım direktiflerini takip edin. Bebeğiniz için saç kurutma makinesi kullanmayın. Banyo yaptırırken ilk birkaç dakikada bebeğin ağlaması beklenir. Eğer bebeğiniz banyo sırasında aniden ağlamaya başlarsa, suyun sıcak veya soğuk olmadığından veya bebeğinizin gözüne sabun kaçmadığından emin olmak için kontrol edin.”kadinca.net
CİLT BAKIMI
Bebeğin en büyük organı cildi olduğundan cilt bakımı ve hijyen konusunda annelere önemli iş düştüğünü kaydeden Özkara, “Yeni doğan bebeklerin cildi çok hassas ve incedir, kolayca zedelenebilir. Cilt bütünlüğünün bozulması bebek için enfeksiyon riski oluşturur. Özellikle doğumu takip eden günler içinde bebek cildi kuru, kabuksu bir hal alabilir, soyulabilir. Bazı döküntüler bir problemin veya enfeksiyonun işareti de olabilir. Bez pişiği bebeği rahatsız edebilir ve tedavi edilmesi gerekir. Eğer döküntü ile ilgili kaygınız varsa veya bebeğiniz rahatsızsa, ateşi varsa doktorunuzu arayın. Çamaşır deterjanları bebeğinizin hassas cildini tahrişe neden olabilir. Bebekler için hazırlanmış deterjanlar kullanın ve çamaşırları çok iyi durulayın.”dedi.
TIRNAK BAKIMI
“Uzamış tırnaklar bebeğin, yüzünü ve gözünün kornea tabakasını çizmesine yol açabiliyor. Bu nedenle bebeğin tırnaklarını, ona özel bir bebek tırnak makası ile düzenli olarak kesmek gerekiyor. Tırnakların kesilmesinin ardından sivri köşelerin ince bir törpüyle yumuşatılmasında da yarar var. Tırnak keserken bir yardımcının olması bu işin daha kolay yapılmasını sağlar.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Sıcaklarla Başa Çıkılmaz




çok sıcak, bu sıcaklarla nasıl başa çıkacağız inan hiç bilmiyorum heryerin sıcaktan kabardı ne kıyafet giydirebiliyorum nede elimi sürebiliyorum...dokunmamla daha da fena kızarıyor vücudun...derlerdi de inanmazdım sıcak çocuklara yaramıyor diye gerçekten de yaramıyormuş günde 3 posta suya sokuyorum  serinle isiliklerin geçsin diye fakat bır süreliğine geçiyor sonra tam gaz devam galiba şu sıcaklar geçene kadar çıplak dolaşıcaksın:)gerçi bu benim hoşuma da gitmiyor da değil...o tombul tombul ellerin ayakların bezden sarkan o koca göbeğin ,minnacık memişlerin ...gıdı gıdı yapıp kendini ezip büzüp gülmelerin çok güzel be annem...şuanda seninle ilgilenmem gerek sonra devam ederim annecim ...

29 Temmuz 2012 Pazar

Anne Olmayı Çok Sevdim

ben anne olmayı çok sevdim...bebeğimin bensiz yapamamasını her ayağa kalkışımda sanki uzaklara gidecekmişim gibi içli içli ağlamasını elini yanağıma koyup sıkıca sarılmasını....
ne güzel bir şeymiş anne olmak ne güzel bir şeymiş evlat sahibi olmak...
ben şuan o kadar  mutluyum ki bu mutluluğu kelimelerle ifade edemiyorum...yeri geldiğinde sabahlara kadar uyumamak aman ateşi var mı ay ateşi düştü mü terlemiş üstünü değiştireyim derken sabahı sabah etmek bu olsa gerek bende dun gece böyle bir olay yaşadım oğlumun diş krizi Nirvana'ya ulaştı ve bütün gecemiz ağlamayla sızlamayla geçti bir de üstüne ateş eklenince ömrümden ömür gitti diyebilirim ...neyse sabaha hiçbir şeyimiz kalmadı ama o pis diş bir türlü kendini göstermedi ne güzel gece dedim oh yarına şu diş çıkar artık ama maalesef daha görünürde hiçbir şey yok:)anlamadığım şey bu kadar uzun zamanda çıkmayan bu diş neden bu kadar fazla zaman da  huzursuzluk yaptı ki? etrafıma bakıyorum diyorlar "ay çocuğumun dişi çıktı"" ay ikincisi çıktı "benimkinin dişini 5 aydır bekliyorum kimsecikler gelmiyor:)bende desem ya ay dişi çıktı diye  hatta bağıra bağıra herkese anlatabilsem sonunda kurtulduk hediyemizi isteriz diye ...aslında bizde adet ilk dişini kim görürse o hediye alır ama genelde hep anne gördüğü içinde kimse hediye alamaz ...ben yeni bir adet çıkardım oğlumun dişi çıktığında herkes hediye alacak :)bence çok güzel bir adet oldu ama maalesef benim oğlum hediyelere hazır değil herhalde:)diş buğdayı da yapacaktım ama son anda vazgeçtim yapmaktan kurabiyeler yapıp diş buğdayı hazırlayıp bir eğlence olsun dedim ama artık ikinci çocuğuma inşallah ...tabi ikinci çocuk ne zaman olur orasını hiç bilemem ( şuanlık hiç düşünmüyorum da)  :):):):):)


galiba ben anne olmak için yaratılmışım ben kendimden bile böyle bir annelik beklemiyordum ...hamileyken hep ayy o çocuğa nasıl bakarım ben uykumu bölemem uykum çok değerli benim için vs vs derdim ama hiçte  insanın söylediği gibi olmuyormuş.
 uykumu o da ne diyor insan :)
açmıyım aman çocuğumu bir doyurayım da ben sonra yesem de olur:)
tuvaletin mi geldi ilk önce uyutayım da ben sonra yapsam da olur:)(tabi çoğu kez altına yapma durumuna kadar gelirsin)
saç baş birbirine girmiş çünkü çocukla ilgilenmekten vakit kalmıyor :)
kıyafetlerin hep kusmuk içinde yok gazı çıksın derken tümden kusmuk içinde kalman da cabası:)
şimdi düşünüyorum da bütün bunları düşünürken yüzümü buruşturan ben şimdi bunları gülerek yazıyorum çünkü ben bir anneyim ve oğlum benim için herşeyden değerli kendimden bile....
seni çok seviyorum oğlum...

28 Temmuz 2012 Cumartesi

BEBEKLERDE İSİLİK



Sıcak döküntüleri olarak da bilinen isilik bebeklerde sıkça rastlanan bir problemdir. İsilik tıp dilinde, "miliaria" olarak adlandırılır. Özellikle sıcak yaz aylarında ortaya çıkan bu rahatsızlık, genellikle yüz bölgesinde görülür. Basit ve önemsiz görünse de hem bebekleri hem de anneleri oldukça etkilemektedir.


Bebeğin yüzünde; alın, yanaklar, gözkapakları ve burunda oluşur. Ayrıca, vücudun kıvrım bölgelerinde, bez nedeniyle bel ve göbek bölgelerinde de sıkça rastlamak mümkündür. Önlemi alınmadığında vücudun heryerini kaplayabilir. Kızarık, kabarcık ve döküntülerden oluşan isilik, birkaç gün ya da haftalarca sürebilir.
Bir bebeğin cildi yetişkinlerinkinden farklı özellikler taşır ve özellikle ilk aylarda çok hassastır. Bebeklerin cildi ince, duyarlı ve daha az yağlıdır. Bebeğin cildindeki ter bezi kanalları olan gözenekler, çeşitli şekillerdeki isilik ya da sıcak döküntülerine neden olacak biçimde kolaylıkla tıkanabilir. Ter salgısının deri altında kalmasından oluşan bu kabarcık ve döküntüler sıcak havada ya da bebeğin aşırı sıcak ortamda bulunması halinde daha da artabilir. Düzenli bakım ile, genelde birkaç gün içinde kaybolması beklenen isilik rahatsızlığı bulaşıcı değildir.
İsilikler küçük, az sayıda, kısa sürede geçen ve küçük deri döküntüleri şeklinde de olabileceği gibi, biraz daha ağır seyreden kaşıntılı ve su toplayan şekillerde de rastlamak mümkündür. Bu nedenle, bebeğin cildi sürekli kontrol altında tutulmalı, isilik başlangıcında uygulanması gerekenlere hemen başlanmalıdır. Bebekteki isilik ve döküntüler, kaşınma ve hafif yanma ile bebeği rahatsız edebilir. Bebek, eğer bu alanları kaşırsa enfeksiyon ve kabuklanmalar ortaya çıkabilir. Normalde kısa sürede kaybolan döküntüler, önlemi alınmadığında tekrar ortaya çıkabilir.
Koltuk altları, kasıklar, boyun ve ense; dar ya da kalın giyisiler nedeniyle daha çok terlemekte ve uzun süre nemli kalmaktadır. Bebekler giydirilirken hava şartları ve bulunduğu ortam mutlaka dikkate alınmalıdır. İsiliği ortaya çıkaran etkenler arasında en çok rastanan nedeni, bol nemlendirici kullanma ve pamuklu olmayan giysilerdir. Bebek ateşli bir hastalık geçirdiğinde ya da ateşi düştükten sonra da isilik ortaya çıkabilir. Çeşitli mantar vakaları da isiliğe ve döküntüye neden olabilir. Cildinde egzama ya da ciddi döküntü varsa mutlaka doktora götürülmelidir.
İsiliği önlemek için; Sıcaklarda hergün ya da gün aşırı mutlaka yıkanmalı ya da duş aldırılmalıdır.
 Dar giysiler yerine bol giysiler tercih edilmelidir.
 Giysilerin pamuklu ve ince olmasına özen gösterilmelidir.
 Bebek terli bırakılmamalıdır.
 Sıcak havada bebeği serin tutulmalıdır.
 Üst üste çok fazla ve yoğun nemlendirici kullanılmamalıdır.
 Bebeğin altını sık sık değiştirilmelidir.
 Bebek sıcak ortamlardan uzak tutulmalıdır.
 Bebek gereğinden fazla giydirilmemelidir.
 Bebeğin uyuduğu ortamın pamuklu kumaşlardan olmasına özen gösterin.
 Yıkanırken yumuşak formüllü bebek şampuanı ve sabunu kullanın.
 Yıkama sonrası kozmetik ürünlerinden kokusuz, alkolsüz ve renksiz olanları tercih edin.
 Cilt bakımı ürünlerinin hipoalerjik ve pH değerleri nötr olanlarını almaya özen gösterin.
İsilik tanısı doktor muayenesi ile konur. Bebek eğer hafif seyreden bir isilik geçiriyorsa, ciddi bir tedavi sürecine girilmeden bebek serin tutularak, düzenli banyo ve nemlendiriciler ile zamanla kendiliğinden geçmesi beklenir. Ama deride iltihaplanma ve kaşıntı varsa, doktorun önerdiği krem ya da losyonların aksatılmadan kullanılması ve önerilen bakım koşullarının uygulanması tedaviyi olumlu etkileyecektir.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Kocaman Adam ...



gözlerinin içi gülüyor annem nekadar candan nekadar içten gülüyorsun...
beni benden alıyor o güzel gülüşün yeri geliyor ufacık bir sırıtman yeri geliyor o şen kahkahaların....
şuan mışıl mışıl uyuyorsun ve ben seni çok özledim:)bazen delimiyim diye düşünmüyor değilim...
bebeğim annen seni çok seviyor sen mutlu huzurlu ol diye elinden gelen herşeyi yapıyor inan buna annen cok yoruluyor ,annen uykusuz kalıyor ama olsun be bebeğim öylede böyle de 8,5 aylık oldun:)kocaman adam oldun valla her istediğini anlatabilen hislerini belli edip kızdıgında tepkini gösterebilen kocaman bir adam:)ben o adamımı yerim yaa:)
sevgililerin en güzeli en tatlısı herkesinde hayranısın
ben kıskanıyorum bilmiş ol :):)

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Nirvana'ya ulaşmak bu olsa gerek...

bebeğim çok güldürdün bizi vallahi bu hasta halimle ve yorgunluğumla baya bir gülme krizine girdim diyebilirim:)
doughnut yaptım ve sabahtan beri sen onların peşindeydin azcık tattırdım sana ama tadını çok beğendiğinden mi olsa yoksa görünüşünü beğendiğinden mi desem eline almak için epeyce can atıyordun  ah bir konuşabilsen neler diceksin şu yemek için ama ...neyse gelelim konuya :)
camda otururken sen bir anda chucky edasıyla koşturdun anlam veremedim ama herhalde oyun için yaptın sandım ve ardından takkk diye bir ses bir anda zıpladım yerimden gene ne döküp kırdın diye ama elindeki doughnutu görünce nirvanaya ulaştığının kanısına vardım ve yüzündeki "evet anne sen vermesende ben ne yaptım ne ettim bunları ele geçirdim" edasıyla bir sırıtma beni benden aldı ve bendeki kopuş o anda başladı ...sense hiç bişey  olmamış gibi eline almış olduğun doughnutu kemirmeye başladın.babaan hayır ver dedıkçe ıııı yapıp bağırmanda cabası ...ve ben bunları yazarken sen bır guzel tatlını kemirip yere çoktan attın ve başka muzurluklar peşindesin..ben hep söylüyorum ve bir daha söylicem SEN TOK EVİN AÇ KEDİSİSİN... :(neyse ben etrafı temizliyim yoksa evi karınca basar ve derdime bir dert daha eklenir:)


not:
seni çok seven annen

bebeğim büyürken...

seni çok seviyorum bebeğim iyiki hayatımdasın iyiki benim oğlumsun... artık yavaş yavaş beni anlıyorsun ve bu beni çok mutlu ediyor ve bununlada gurur duymuyor değilim...o kadar çok şaşırıyorum ki senin bazı hallerine ilerisi için bir yolgösterici bir durum nolduğunu düşünüyorum yaramazlık yapıyorsun ve baban hayır hıı ııı ıımmm yapınca sende ona çemkirip hıııı yapıyorsun :)şok şok şok sen artık herşeyi taklit eder olmuşsunda biz bunu daha yeni farketmişiz:)gülsen ayrı dert gülmesen ayrı dert ...gülsen bırı sana kızdıgında sen aynı tepkiyi vereceksin kızmasam gene devam edeceksin anlamadım gitti ...ama tek bildiğim şey aklına estiğpini yapan ve sinirli bir çocuk olucaksın ...sakınha annecim nolur iyi bir çocuk ol ve beni üzme...

20 Haziran 2012 Çarşamba

Ne zormuş diş çıkartmak

bebeğim dün gece beni hiç uyutmadın bugünse biraz huysuzsun ben çok üzülüyorum annecim senin bu hallerine...benim yorulmam sıkılmam hiç önemli değil yeterki sen mutlu ve sağlıklı ol.yalnız beni şu diş olayı çok sıkıyor halen daha dişini çıkartamadın ve eminimki okadar çok dişin acıyorki ama anlatamıyorsun hep dua ediyorum annecim bir an önce dişlerin çıksın diye inşallah Allah'ım dualarımı kabul ederde sende bu azaptan kurtulursun...
anlamadığım şeyde o kadar acının içinde bu muzurlukları nasıl yapıyorsun anlamıyorum herhalde dakikalar içinde canının acısı geçiyor ve muzurluğa vaktin kalıyor inanır mısın bu benim hoşuma da gidiyor:)biblolarımı kırman vileda suyunu dökmen elinin altında olan herşeyi tutup devirmen beni hiç kızdırmıyor:)acaba bendemı hata var anlamış değilim ama olsun annem sen acını unut ben razıyım peşinden dolaşıp ortalığı toplamaya...

anne olmak

anne olmak gerçekten meşakatli bir işmiş...annem hep derdi "sen bir anne ol ozaman anlarsın"diye bende hee hee evet anlarım derdim...ama şimdi çok iyi anlıyorum anne seni...senin bana kızmalarını adam etmeye çalışmalarını üzerime titremelerini en önemlisi saygılı olmam konusunda nasihatlarını...haklıymışsın bir çocuğu annesi yönlendiriyormuş şimdi daha iyi anlıyorum doğduğu andan itibaren hamur gibi yoğrulmaya musait olan bebeğini bir aşçı edasıyla yoğurmaya başlıyorsun ve sonunda en güzel hamur elde edılıyor fakat tuzunu  yada şekerini az koyarsan hamurdan ıstedıgın kıvamı alamıyorsun :)bu senin elindeymiş bunu anladım:)şimdi arbenin okadar ıyı hamurunu hazırlamaya çalışıyorumki  bazıları  sıkma cocugu bukadar deselerde arben için en doğrusu bu olduguna inanıyorum ve görüyorumki gerçekten daha 8 aylık olmasına  rağmen ıyıce şeklini alıyor arbenim...(seni çok seviyorum) senin için yaşıyor senin için nefes alıyorum annelikde bu olsa gerek yeri geliyor uyumuyorum yeri geliyor hastalıktan kıvranırken kafam düşsede gene seni ihmal edemiyorum son kalan gücümle sana yetişmeye çalışıyorum ve bunları karşılıksız yapıyorum...ne değişikmiş anne olmak bunu şimdi daha iyi anlıyorum etrafımdaki çocuklara bile kendi çocuğummuş gibi görüp daha farklı yaklaşıyorum ...bana ne yaptın arbenim ?galiba anne olmayı becerebiliyorum  kikikik:)

1 Haziran 2012 Cuma

kürtaj cinayettir





5 Ekim:Bugün var edildim. Buradayim. Varim. Müthis bir duygu bu. Var oldugumu henüz annem ve babam bilmiyor. Bir elma çekirdeginden bile küçügüm. Ama ne de olsa, ben benim. Varim ya! Bu bana yetiyor. Henüz bedenim belli 
belirsiz, yüzüm yok ama, varligimi ve benligimi hissedebiliyorum. Bir kiz olacagim ve baharda çiçekleri sevecegim.

19 Ekim:Biraz büyüdüm. Kimildamam mümkün degil. Annem henüz farkinda degil ama onun kaniyla besleniyorum. Kalbini dolasip gelen simsicak kan bana geliyor. Beni sevecek bir kalbin kipirtilarini simdiden hissediyorum. Annem beni çok sevecek. Annem için güzel bir sürpriz olacagim. 

23 Ekim: Hiç göremedigim bir el agzimi biçimlendirmeye basladi. Dudaklarimda onun dokunusunu hissediyorum. Bu `el`in dokundugu yerler dudagim damagim oluyor. Düsünün bir yil sonra bu elin dokundugu yerde tebessümler açacak, gülecegim. Dudagimdan ve dilimden sözler dökülecek. Herhalde önce `Anne!` diyecegim. Anne duyuyor musun beni? Seninle konusacagim. Sana gülecegim. Kimilerine göre hâlâ daha var degilmisim... Nasil olur? Varim ve gülücükler sunacak dudaklarim da olmak üzere ya... Hem sonra bir ekmek kirintisi ne kadar küçük olursa olsun yine ekmektir. Öyle degil mi annecigim? Ah bir konusabilsem! 

27 Ekim:Bugün pek mutluyum. İçimde tatli bir kipirti basladi. Artik bir kalbim var. Kalbim atmaya basladi. Hayatim boyunca böyle atip duracak. Sevgilerle dolduracagim kalbimi. Tipki anneminki gibi... Annem bedeninde iki kalbin birden atmaya basladigini bilseydi ne kadar sevinirdi! Duyuyor musun anne? 

2 Kasim:Her gün biraz daha büyüyorum. Kollarim ve bacaklarim da biçimlenmeye basladi. Hele bir büyüsün kollarim bak nasil kucaklayacagim . seni annecigim. Su ayaklarim da tamamlansin da, beraber çiçekli bahçemizde yürürüz. Belki birlikte okula gideriz. 

12 Kasim:Ah evet... Bunlar, bunlar ne kadar sevimli ve küçük seyler. Aman Allah`im parmaklarim da çikmaya basladi. Bunlarla çiçek toplayacagim, annemin elini tutacagim, kalem tutacagim. Belki de güzel bir siir yazacagim. Annecigim, orada misin? Ellerimi ellerinin arasina koymak için sabirsizlaniyorum. 

20 Kasim:Oh, nihayet.. Annem doktora gitti. Burada oldugumu ögrendi... Yasasin! Doktor teyze özel bir cihazla gördü beni. Ultrason diyorlarmis. Resmimi bile çekti. Sevinmiyor musun annecigim? Seneye kalmaz kollarinin arasinda olacagim... 

25 Kasim:Artik babam da burada oldugumu biliyor. Fakat henüz kiz oldugumun farkinda degiller. Onlara sürpriz yapacagim.. 10 Aralik:Bugün yüzüm tamamlandi. Artik iki güzel gözüm, bir küçük burnum, dudaklarim ve yanagim var... Anneme benziyorum galiba... 

13 Aralik:Artik çevreme bakabiliyorum. Etrafim çok karanlik ama olsun. Yine de mutluyum. Yasiyorum ve varim. Kisa bir süre sonra gün isigini görebilecegim, renkleri ve çiçekleri taniyacagim. Rüyamda gördüm. Dünyada gökkusagi diye bir sey varmis.. Onu çok merak ediyorum.. Annecigim, babacigim sizin yüzünüzü de görecegim. Tanisacagiz.... Mutlu olacagiz. Gülüsecegiz.. 

24 Aralik:Kulaklarim daha iyi duyuyor artik. Annecigim, senin kalbinin seslerini duyuyorum. Benim kalbimin atislarini da sen duyabiliyor musun? Hatta sesini bile taniyabiliyorum. Sesin ne kadar tatli... Hiç duymadigim bir sey bu... Güzel ve saglikli bir kiz olacagim. Kollarinda uyuyacagim, yüzüne bakacagim, o tatli sesini dinleyecegim. Benim için ninni de söyleyecek misin annecigim? Sen de beni özlüyorsundur mutlaka... Beni koklayacaksin.. Çok seveceksin, degil mi? 

28 Aralik:Anne burada bir seyler oluyor. Doktor abla neden mutsuz bakiyor böyle... Sen aci çekiyor gibisin. Kalp seslerin degisti... Sustun. Benimle niye konusmuyorsun anne? Anne... Anne... Annecigim... Yüzümde soguk bir sey hissediyorum. Anne, yüzümü parçaliyorlar... Anne bir seyler yap... Anne... Kolumu çekiyorlar anne... Canim yaniyor anne... . Anne... Ayaklarimi parçaliyor bu sey anne... Beni sana baglayan damari kopardilar anne.... Anne kalbimi parçaliyorlar... Annecigim... Anne... Anne... An... Ah! Kürtajiniz tamamlandi hanimefendi. Geçmis olsun!
:((((